Uluslararası ilişkilerde güvenlik kavramını en salt şekilde tanımlayacak olursak;
Bir devletin ulusal sınırlarının ve çıkarlarının, başka devletlerin saldırı ve tehdiden uzak olması durumu.
Etimolojik Köken
Latince security olan kavram, etimolojik olarak iki kelimeden oluşmaktadır. Latince “se” sız/siz anlamı taşırken “cura” ise dert anlamına gelmektedir. Bu iki kelimeden oluşan güvenlik kavramı “dertsiz” yani derdi olmayan anlamına gelmektedir. İlk olarak “Securitas” şeklinde ortaya çıkan bu kavram 1. yüzyılda Cicero ve Lucretius tarafından yaratılmış ve batı geleneğinde zihnin felsefi ve psikolojik durumunu ifade eden bir anlam taşıyordu. Daha sonra “Pax Romana” bağlamında siyasi kavram olarak kullanmaya başlamıştır.
Sözlük anlamıyla “güvenlik”, korku veya tehlikeden uzak olma durumu veya hissidir. Tanımlamaya bakarak güvenliğin psikolojik ve fiziksel boyutu olduğunu görebiliriz. Tarih boyunca güvenliğin daha çok fiziksel boyutu üzerinde durulmuş ve ulusal sınırları, başka devletlerin saldırı ve tehditlerinden uzak tutmak, devletlerin kamu güvenliği anlayışlarının en önemli unsuru olarak belirlenmiştir.
Uluslararası Sistemde Güvenlik
Güvenlik kavramından ne anlaşılması gerektiği ve güvenliğin sınırlarının nasıl belirlenmesi hakkında ilim adamları arasında görüş birliği olmadığı için güvenliğin birkaç tanımlaması mevcuttur. Genel olarak bu kavramı Heisenberg “emniyet altına alınmak istenen toplumsal yapı, birey veya eşyaların gelecekte de korunacağına yönelik beklenti” şeklinde tanımlanmış. Başka bir ifadeyle bireyin, toplusal sistemin ve değerlerin korunmasını kapsamaktadır.
Devlet ve egemenlik kapsamında uluslararası ilişkileri belirleyen temel unsurların başında güvenlik gelmektedir. Geleneksel olarak uluslararası ilişkiler bağlamındaki güvenlik analizleri askeri boyut üzerinde odaklanmıştır. Bu kavram, tarihsel süreç içerisinde farklı dönemlerde farklı koşullarda ortaya çıkan tehdit ve risklere göre şekillenmiştir.
Soğuk Savaş’ın sona erişi, kavrana yaklaşımın daha alışılmış askeri güvenliğin yanı sıra ekonomik ve ekolojik/çevresel faktörlerin üzerine düşünceleri de kapsayacak şekilde gelişmesine olanak sağlamıştır.
Diplomaside sürekli güvenlik bir amaç olmakla beraber güvenlik kavramından ne anlaşılması gerektiği hususunda görüş birliği yoktur.
Realist yaklaşıma göre, güvenlik doğrudan güç ile ilişkilidir ve bir devlet güçlü olduğunda kendini güvenli hisseder.
İdealist yaklaşım göre, güvenliği barışın bir sonucu olarak görür ve hukukun tesis edilmesiyle güvenliği sağlanacağını savunur.
Liberalizme göre, devletlerin ekonomik temelli işbirlikleri sayesinde birbirlerine bağımlı hale gelmesinin, kolektif güvenlik için temel husus olduğu görüşü hakimdir.
Güvenlik kavramına geleneksel yaklaşım günümüz dünyasının paradigmalarını karşılamamaktadır. Özellikle küreselleşmenin hakim olduğu, teknolojinin her geçen gün daha fazla hayatımıza girdiği dünyamızda, devletlerin kendilerini çok yönlü bir güvenlik algılaması içinde bulması kaçınılmazdır.
Yazılarımızdan haberdar olmak için bizi takip etmeyi unutmayınız 🙂
Yaralanılan Kaynaklar
1- Evans, G. ve Newnham, J. (2007). Uluslararası İlişkiler Sözlüğü. İstanbul.
2- BAĠMURATOV, Beibit. Orta Asya’da Bir Güvenlik Örgütü Olarak Kolektif Güvenlik Örgütü. 2014 http://acikerisim.ticaret.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/11467/2219/59135.pdf?sequence=1&isAllowed=y
3- Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Sözlüğü, Ahmet Emin Dağ, Ağaç Kitabevi Yayınları, 2009
4- BAKAN, Selahaddin. ŞAHİN, Sonay. ULUSLARARASI GÜVENLİK YAKLAŞIMLARININ TARİHSEL DÖNÜŞÜMÜ VE YENİ TEHDİTLER, The Journal of International Lingual, Social and Educational Sciences Year: 2018, Volume: 4, Number: 2